DE LA FUENTE'NİN İSPANYASI VE BİZİM HALLERİMİZ!..

Euro 2024'ün ışıltılı kupası, bu kez Madrid sokaklarında yankılanacak tezahüratlara eşlik edecek. İspanya, Luis de la Fuente yönetiminde zafere ulaşırken, aslında futbolun özüne, sabra ve inanca dair bir destan yazdı.

De la Fuente, kelimenin tam anlamıyla İspanyol futbolunun bağrından kopmuş, onunla yoğrulmuş bir isim.

Milli takımın altyapısında yıllarca emek vermiş, genç yetenekleri keşfetmiş, onlara futbolun inceliklerini öğretmiş bir öğretmen. Tıpkı bir bahçıvanın özenle yetiştirdiği fidanların meyve vermesi gibi, De la Fuente'nin emeği İspanya'yı şampiyonluğa taşıdı.

Bu zafer, sadece bir futbol başarısı değil, aynı zamanda bir felsefenin, bir inancın zaferi...

De la Fuente, özünde İspanyol futbolunun değerlerine bağlı kaldı. Tiki-taka'nın estetiğini, takım oyununun gücünü, genç yeteneklere duyulan güveni her zaman ön planda tuttu. Sonunda, bu değerler İspanya'yı zafere taşıdı.

Aslında bu başarı, sadece İspanya için değil, tüm dünya futbolu için de önemli bir ders niteliği taşıyor. De la Fuente ve çocukları futbolda sabrın, inancın ve değerlere bağlılığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

İspanya futbolunu yönetenler, kısa vadeli başarılar peşinde koşmak yerine, uzun vadeli bir planla hareket ettiler. Genç yeteneklere güvenip,  onlara zaman tanıdılar ve sonunda bu güvenin karşılığını aldılar.

Son zafer, aynı zamanda altyapı yatırımlarının önemini yine gözler önüne serdi. De la Fuente gibi altyapıdan yetişen teknik direktörler, futbolun özünü daha iyi anlıyor, genç yetenekleri keşfediyor ve onlara olumlu rehberlik ediyorlar. Bunu bir kez daha gözlemledik...

***

Evet... EURO 2024 mutluluğu İspanyolları fazlasıyla sevindirdi...

Ya biz? Buradan hangi dersleri çıkartmalıyız?

Oysa Türk futbolu da yetenekli gençlerle dolu. Ancak bu yetenekler, doğru şekilde değerlendirilmediği için heba oluyorlar. Sadece ön plana çıkan bir kaç isimle vaktimizi geçiriyoruz...

Türk futbolunun da İspanya gibi altyapıya yatırım yapması, genç yetenekleri keşfetmesi ve onlara güvenmesi şart. Aynı zamanda teknik direktörlükte süreklilik sağlanması, başarı için olmazsa olmaz kriter...

Peki biz ne alemdeyiz?

En yakın gündemimiz; bilumum çirkinliklere sahne olan TFF seçimi... Ardından kulüpleri batıran transfer rezillikleri... Sonrası, kavganın, gürültünün, iftiranın, hakaretin eksik omadığı lig atmosferi...

De la Fuente'nin İspanya'sı, futbolun sadece oyun olmadığını, aynı zamanda tutku, inanç ve kültür bütünlüğü içerdiğini gösterdi. Bu zafer, futbolun birleştirici gücünü, insanları nasıl bir araya getirdiğini ve umut verdiğini de gözler önüne serdi.

İspanya'nın zaferi, futbolun güzelliğine ve gücüne inanan herkes için bir ilham kaynağı olsun. Futbolun sadece sonuç değil, aynı zamanda süreç olduğunu, gidilen yolda sabrın, inancın, değerlere bağlılığın ne kadar önem taşıdığını hatırlatsın.

Unutmayalım, futbol sadece bir oyun değil, aynı zamanda geleceğe dair umutları yeşerten bir tohumdur da. Yeter ki besleyip büyütmesini bilelim...