11.07.2025 KILÇIK

ORTAHİSAR'DA BELEDİYECİLİK OYUNU

Yazının başlığını atarken düşündüm:

Bu bir belediyecilik mi, yoksa sosyal medya temsili mi?

Ortahisar’da son bir yıldır yaşananlar, insanın aklıyla alay eder cinsten. Hani eski büyüklerimizin bir sözü vardır, “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” İşte bizim başkan da neyle meşgulse, gözümüz onu görüyor: kamera, PR, poz, sosyal medya estetiği...

Ama asıl mesele şu:
Ortahisar yanıyor, başkan gölgede şerbet içiyor!

Ahmet Kaya, seçimden önce halkın gönlünde beyaz bir sayfa açmıştı. Heyecanlıydı, umut doluydu. Gülümsemesinde samimiyet aranmış, sözlerine inanç bağlanmıştı. Fakat aradan geçen zamanda anladık ki başkan, makama gelmiş ama mevkiye hâkim olamamış.

Belediyede tam manasıyla bir kargaşa-i idare hüküm sürüyor. Ne disiplin var, ne düzen!

Kim ne iş yapıyor, kim ne zaman işe gidip geliyor belli değil. Arkasında dayısı olanlar sabah kahvesini deniz manzaralı kafede yudumlarken, torpilsiz emekçiler ter içinde koşuşturuyor!

Evet, bildiğiniz gibi, "çalışan yanıyor, gezen kazanıyor" belediyeciliği...

Başkanımız ise bu ahvali görmek yerine, bol bol kamera karşısında arz-ı endam ediyor!

Şişe kapağı toplayınca dünya kurtulmuş gibi servis edilen haberler, bir marul fidesi dikince tarımı şahlandırmış gibi yapılan paylaşımlar...

Sayın Başkan, mizah dergisi değil, belediye yönetiyorsunuz!

Şehirde kent lokantası açtınız, birkaç halk ekmek büfesi kurdunuz, tamam. Peki ya ötesi?

Emekli kahvesi açmak gibi basit bir sözü bile yerine getiremeyen bir başkandan ne beklenir?

Ahmet Bey, verdiğiniz sözler hâlâ arşivlerde duruyor. Vatandaş unutur sandınız ama not defterleri kabarık.

Ve gelelim en acıklı bölüme:

“Belediyenin kapısı herkese açık olacak” demiştiniz. Fakat o kapının önüne görünmeyen duvarlar örüldü. Vatandaş, belediyeye girerken önce yadsınma ile karşılaşıyor. Sizinle görüşmek neredeyse kudret sahibiyle randevulaşmak kadar zor.

Ahmet Bey, siz Ortahisar’ın belediye başkanı mısınız, yoksa Trabzon’un gezici turizm elçisi mi?

Hangi ayın kaç gününü şehirde geçiriyorsunuz?

Memleket sizi ararken, siz başka diyarlarda kendinizi gösteriyorsunuz.

Şehrin nabzı sizinle atmıyor artık!

Bir de parti içi ilişkiler...

İl başkanıyla, milletvekiliyle, meclis üyeleriyle aranız limoni değil, resmen ekşi olmuş!

 Nezaket gereği size saygı gösteriyorlar, ama bu buz gibi soğukluk her yerden okunuyor.

Belediyede huzur kalmamış. Kimi işe alacağınıza ortak aklı değil, ahbap çavuş mekanizması karar veriyor. Liyakat değil, sadakat işliyor.

Başkan Bey, siz sosyal medya uzmanı değil, belediye başkanısınız. Facebook’ta güzel pozlar verip, Instagram’da "mutluluk filtresi" kullanarak şehri idare edemezsiniz. Görünüşte sıcak, ama gerçekte halktan kaçan bir yöneticilik tarzı bu.

Bir köşe yazarı olarak değil, bu şehrin bir evladı olarak söylüyorum:
Bu halk bir daha kandırılmak istemiyor.

Kimsenin emekleri çöpe atılsın istemiyoruz.
Ortahisar yeniden basiretsizliğe teslim edilmesin istiyoruz.

Sayın Özgür Özel’e de bir çift sözümüz var:
Eğer Ortahisar’ın kaybedilmesini istemiyorsanız, bugün harekete geçmelisiniz.

Partinizin adını temsil edemeyen bu yönetim anlayışına artık bir “dur” demek gerekiyor.

Bağımsız ve tarafsız bir heyet gönderin. Gerçek tabloyu görün. Raporlar masa başında değil, sokakta yazılır!

Ahmet Kaya’nın bir hayali olabilir: Meclise girmek.
Ama halkın da bir hafızası var.
Ve o hafıza, Ekrem İmamoğlu hukuk mücadele verirken siz neyle meşguldünüz, unutmaz.

Son sözüm şu:
Belediyecilik samimiyet ister. İcraat ister. Gölgede poz vererek değil, güneşin alnında çalışarak yapılır bu iş.

***

İTİBAR, POZLA DEĞİL; HİZMETLE KAZANILIR

Yıl 2024… Beşikdüzü’nde sabah güneşi yine aynı yerden doğuyor, sokaklar aynı, caddeler aynı, beklentiler yerinde sayıyor. Fakat bir şey değişti sanıldı bu topraklarda.

Çünkü yıllardır “Belediye Başkanı olacağım!” diye gece uyumayıp gündüz rüya gören bir adam, nihayet muradına erdi.

Evet, sözüm Cahit Erdem’e…

Cahit Bey’in ismini duymayan kalmamıştır Trabzon camiasında. Tam 30 yıl boyunca Trabzon Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’nda yönetici olarak görev yaptı. Koltuğa adeta murassa bir taht gibi sarıldı. Görevine devam etmesi bekleniyordu ama kaderin cilvesi midir, yoksa hırsın gözü mü kararttı bilinmez; çalışma arkadaşları “Biraz da biz başkan olalım” deyince, beyimiz istifa etmeye gönlü razı gelmedi. Yine yönetimde kalarak “Bir gün yine o koltuğa otururum” umudunu iç cebine koydu.

Ancak bu umudun pabucu kısa sürede dama atıldı. Çünkü Cahit Bey’in gönlünde başka bir sevda vardı: Beşikdüzü Belediye Başkanlığı. Bu öyle sıradan bir tutku değildi; adeta Leyla’sına kavuşmak isteyen Mecnun gibi, yıllarca bu hedefin peşinden koştu. Parti içi çatışmalara girdi, il yönetimiyle papaz oldu, milletvekilleriyle papara yaşadı, dost bildikleriyle bile ters düştü. Sonunda, türlü ittifaklarla koltuğa oturdu. Tebrik ettik. “Belki de vizyon sahibi bir başkan gelir” diye umutlandık.

Ama ne mümkün! "Dağ fare doğurdu", o da fotoğrafa poz verdi.

Zira Beşikdüzü halkı, belediye hizmeti değil, bol bol sosyal medya paylaşımı gördü. Cahit Bey, bir belediye başkanından ziyade, profesyonel bir "poz verme uzmanı" gibi çalıştı. Öyle ki, sokak sokak gezip her kaldırım taşına bir kare borçlu kaldı. Belediyecilik mi dediniz? Allah aşkına, o eski şehir idareciliğinden eser yok. Modern anlamda bir icraat mı beklediniz? Boşuna nefes tüketmeyin.

Cahit Bey sayesinde Beşikdüzü’nün en ücra yerlerini tanıma fırsatı bulduk; çünkü gidip gezecek bir şey yoktu, ama fotoğraf çektirmek için her yerdeydi.

Caddeler değişmedi, çöp konteynerleri hâlâ dolu, parklar bakımsız. Fakat belediye başkanımız sosyal medya algoritmalarına hâkim maşallah; hikâyede her gün, postta haftada üç defa kendisini görmek mümkün. Şehir tanıtımı değil, başkan tanıtımı

Bir de Büyükşehir Belediye Meclisi var tabii. CHP sıralarında oturup AK Parti meclis üyesi gibi hareket ettiğini görenler hayretler içinde. Muhalefet yapması gereken yerde sükûtun sultanı kesildi.

Adeta “Ben karışmam, sadece oradaydım” pozu verdi. Meclislerde ağırlığı olan, konuşan, öneri sunan, eleştiren bir başkan beklerken; biz sadece arka fonda elini çenesine koymuş düşünür pozlarıyla yetindik.

Daha vahimi ise şu: Aynı partideki yol arkadaşları, mevkidaşları hukuki mücadele verirken, cezaevindeyken, Cahit Bey'in yaptığı tek şey, gülen pozlarla sosyal medyada arz-ı endam etmek oldu.

İnanılır gibi değil! Bu mu dayanışma? Bu mu partililik? Bu mudur halkçılık?

Eskiler der ki:
“Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz.”
Anlaşılan Cahit Bey, kendini yalnızca bir mercekten tanıyor: kamera merceği.

Sayın Özgür Özel’e buradan bir çağrı yapalım:

Beşikdüzü’nde olan biteni yerinde görmeniz için bir heyet gönderin. Çünkü buradaki tablo CHP’nin yerel yönetim vizyonuna yakışmıyor. Bu işler sosyal medya filtreleriyle değil; halkın duasıyla, hizmetle, adaletle, üretimle olur.

Eğer hâlâ "değişim" diyorsanız, değiştirmeniz gereken ilk isimlerden biri de bellidir: Cahit Erdem.

Son bir sözle bitirelim:
"İtibar, pozla değil; hizmetle kazanılır."

***

OKTAY SARAL’IN SERT ÇIKŞI SES GETİRDİ

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ı, bugüne kadar yaptığı paylaşımlar nedeniyle herkes gibi biz de eleştirdik. Fakat Saral, dünkü paylaşımıyla önemli bir noktaya parmak bastı.

Bazen bazı açıklamalar vardır ki, kulağımıza değil doğrudan yüreğimize dokunur. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yönelik son tepkisi tam da böyle bir açıklamaydı. Çünkü mesele bir festivalin iptali ya da ertelenmesi değil, milletin acısıyla aynı anda aynı duyguda buluşup buluşamama meselesiydi.

Gazze’de hâlâ çocuklar can veriyor. Pençe-Kilit Operasyonu’nda henüz birkaç gün önce 12 evladımız toprağa düştü. Annelerin gözyaşları kurumadı, ocaklara düşen ateş hâlâ tütüyor. Hal böyleyken Trabzon’da—ki Saral’ın da memleketidir—festival sahnelerinin yeniden kurulması, konserlerin kaldığı yerden devam etmesi çok sayıda insanın vicdanında derin bir rahatsızlık uyandırdı. Bu rahatsızlığı açıkça, dürüstçe ve samimi şekilde dile getiren ise Oktay Saral oldu.

“Hiç mi vicdanınız sızlamadı?” diye sordu Saral, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’a. Aslında bu bir soru değil, bir sitemdi. Belki de sessiz kalan milyonların içinden geçirdiği ama dile getiremediği bir isyanın cümleye dökülmüş haliydi. Çünkü bazı anlar vardır; müzik susmalı, ışıklar sönmeli, eğlence biraz geri çekilmeli. Vakar, böyle zamanlarda kendini gösterir.

***

SÖZÜMÜZVAR YAYIN HAYATINA BAŞLIYOR

Trabzon basınının deneyimli isimleri Osman Diyadin ve Miraç Özağcı, kısa bir aranın ardından gazeteciliğe güçlü bir dönüş yapıyor. Karadeniz Gazetesi'nin yayın hayatını sonlandırmasının ardından sessizliğe bürünen ikili, şimdi yepyeni bir dijital medya platformuyla okurların karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

"Sözümüzvar.com" ismini verdikleri haber portalı önümüzdeki günlerde yayın hayatına başlıyor. Sadece haber portalıyla sınırlı kalmayacak bu girişim, aynı isimle açılacak YouTube kanalıyla da dijital mecrada geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyor.

Diyadin ve Özağcı, tecrübeli bir ekiple yola çıkarak Trabzon basınına yeni bir soluk getirmeyi ve etkili gazetecilik anlayışını dijital ortamda sürdürmeyi amaçlıyor. Gündemin nabzını tutacak, yerel ve ulusal gelişmeleri aktaracak olan "Sözümüz Var", bölge halkının sesi olmayı hedefliyor.