
BELEDİYEDE BANKAMATİK GÖLGESİ
Trabzon’da herkesin dilinde dolaşan ama bir türlü resmî gündeme alınmayan bir mesele var. Belediye kadrolarında işe gitmeden maaş alan bazı kişilerin olduğu iddiası, toplumda ciddi bir rahatsızlık oluşturuyor. Özellikle ekonomik sıkıntıların yoğun şekilde hissedildiği bir dönemde, bu tür haberler vatandaşın vicdanını yaralıyor.
İşe uğramadan maaş alan personellerin olduğu, bazı kişilerin belediyede görevli görünmesine rağmen mesai saatlerini dışarıda geçirdiği yönündeki iddialar son derece ciddidir. Üstelik bu durumun sadece birim bazında değil, birçok alana yayıldığı da ifade ediliyor.
Elbette her kurumda bazı sorunlar olabilir. Ancak önemli olan bu sorunlarla yüzleşme ve çözüm iradesi gösterebilme becerisidir. Bu noktada belediye yönetiminin bu tür iddiaları görmezden gelmemesi, gerekli incelemeleri başlatması ve kamuoyunu aydınlatması beklenir.
Sayın Başkan Ahmet Metin Genç’e yönelik eleştiriler, şahsi değil, yönetsel bir sorumluluğun hatırlatılmasıdır. Kamu kaynaklarının korunması, adaletli ve şeffaf bir çalışma ortamının tesisi her yönetici için asli görevdir. Belki bugüne dek bu konuda bilgi eksikliği olmuş olabilir, ancak artık kamuoyuna yansıyan bu durumun görmezden gelinmesi mümkün değildir.
Trabzon halkı, adaletli bir sistemin işlemesini istemektedir. Belediyede işe gitmeden maaş aldığı iddia edilen kişiler kimlerse, bu konuda net ve şeffaf bir açıklama yapılması yerel yönetimin güvenilirliği açısından son derece önemlidir.
Muhalefet partilerine de bu noktada önemli bir görev düşmektedir. Yerel meclis toplantılarında bu konu gündeme getirilmeli, gerekli araştırmalar talep edilmelidir. Demokrasi sadece seçim dönemiyle sınırlı değildir; denetim ve şeffaflık da demokrasinin temel taşlarıdır.
Belediyenin imkânları, çalışmayan kişilerin değil, hakkıyla çalışanların, iş bekleyen gençlerin ve halka hizmet etmek isteyenlerin hakkıdır.
Sayın Başkan’a çağrımız nettir:
Bu tür iddiaların üzerine kararlılıkla gidilmesi, Trabzon’un geleceği adına atılacak en doğru adım olacaktır.
***
TRİBÜNLER BOŞ KALMASINTrabzonspor bu sezon beklentilerin uzağında kaldı. Bunu inkâr etmenin bir anlamı yok. Taraftar, özellikle son haftalarda sahada görmek istediği mücadeleyi zaman zaman göremedi. Kırılanlar oldu, eleştirenler, tribünden uzak duranlar oldu. Bu da gayet insani. Çünkü bu şehir futbolu sadece izlemiyor, yaşıyor. Ve ister istemez beklenti de yüksek oluyor.Ancak bir sezonun son iç saha maçı farklıdır. Şampiyonluk da gelse, orta sıra da olunsa, son maç bir veda gibidir. Taraftarın takıma, takımın da taraftara göz ucuyla baktığı bir an… “Biz buradayız” demenin zamanı.Bugün saat 19.00’da Papara Park Stadyumun’da Samsunspor karşısında oynanacak maç sadece puan için değil, takım ve şehir arasında bağların yeniden hatırlanması için de bir fırsat. Samsunspor sezonun ilk haftasında bizi zorlamıştı, belki o maçtan kalan bir burukluk da var. Ama bu, tribünde olmak için başka bir gerekçe daha aslında.Kırgınlık, hayal kırıklığı, hatta öfke… Tüm bunlar zaman zaman olacaktır. Ama önemli olan, bir kulübü ayakta tutan en temel değerin devamlılık olduğunu unutmamak. Destek sadece işler iyi giderken verilmez. Zor zamanlar, gerçek sadakatin ölçüsüdür.O yüzden bu maçta, Trabzonspor taraftarı olarak tribünde olmak sadece takımı desteklemek değil; "Biz hâlâ buradayız" demek anlamına gelir. Kimse coşkulu marşlar beklemiyor belki. Ama o tribünlerin dolu olması, sahadaki oyuncular için de, kulüp için de önemli bir mesaj olacaktır.Gelmek zorunda değilsiniz. Ama gelirseniz, anlamı olur.***
HALUK BATMAZ’DAN SERT ELEŞTİRİ
CHP Ortahisar İlçe Başkanı Haluk Batmaz, önceki dönem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Trabzon’daki “Kamu Diplomasisi Akademisi” programına katılımı üzerine, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’i hedef alan dikkat çekici bir açıklama yaptı.
Batmaz açıklamasında şunları kaydetti:
> “Ortahisar Belediye Başkanı olduğunuz dönemde, asli göreviniz olmamasına rağmen dönemin İçişleri Bakanı'nın her projesine koşulsuz destek verdiniz. Bunun için size teşekkür ediyorsunuz ama bu ifade, eski bir deyimle 'şecaat arz ederken sirkatin söylemek’ten ibarettir.
> Evet, devletin desteğiyle ne yaptıysanız yaptınız. Ancak aynı dönemde Ortahisar Belediyesi'ni ciddi bir borç yüküyle devrettiniz. Şimdi Büyükşehir Belediyesi görevinde daha ilk aylarda çalışanlara maaş ödeyebilmek için kredi çekme zorunluluğuyla karşı karşıyasınız.
> Devletin kaynaklarını tükettiğiniz gibi, şimdi yine asli görevi olmayan kişilerden maddi destek mi bekliyorsunuz?”
***
BU TABLODA KİM KAZANIYOR?Birkaç yıl öncesine kadar sınır komşumuz Gürcistan’a alışverişe giden Türk vatandaşlarını hatırlıyor musunuz? Çünkü orası “ucuzdu”. Şimdi işler tersine döndü. Gürcüler akın akın Trabzon’a geliyor. Sebep basit: Türkiye artık onlar için “ucuz”.Bugün 100 Gürcü Larisi yaklaşık 1.420 TL ediyor. Bu döviz kuru farkı, Trabzon’u Gürcüler için adeta bir alışveriş ve hizmet cennetine çevirmiş durumda. Özellikle sağlık hizmetleri ve araç bakım-onarım gibi sektörlerde büyük bir yoğunluk yaşanıyor. Özel hastanelerde Gürcü plakalı araçlar park yeri bulamıyor. Oto sanayi sitelerinde ise ustalar Gürcü müşterilere randevu yetiştiremiyor.İlk bakışta bu durum bazı kesimler için olumlu görünebilir: Esnaf kazanıyor, döviz geliyor, hizmet sektörü hareketli. Ancak bir adım geri çekilip tabloya geniş açıdan baktığınızda, bu durumun arkasında yatan ekonomik gerçeklik ürkütücü: Türk Lirası’nın erimesi.Yakın geçmişte bizim “ucuzluk” aramak için dışarıya çıktığımız senaryo, bugün tersine döndüyse, bu sadece döviz kuru değil, bir ülkenin ekonomik gücünün yer değiştirdiğinin göstergesidir. Gürcistan gibi küçük bir ekonomiye sahip bir ülkenin vatandaşları, Türkiye’de rahatça hizmet alabiliyorsa, bu durumun kazananı gerçekten biz miyiz?Bu yaşananlar, Türkiye’nin içine düştüğü ekonomik dar boğazın ve yüksek enflasyonun somut ve günlük hayatta karşılık bulan bir sonucu. Kendi vatandaşının alım gücü erirken, yabancı bir para birimi ile gelenlerin bu kadar rahat hareket edebilmesi, iç piyasada dengelerin bozulduğunu açıkça gösteriyor.Kısacası; evet, Trabzon şu anda Gürcüler için cazibe merkezi haline geldi. Ama bizler için bu durum, sadece ticari değil, ekonomik ve sosyal bir uyarı niteliğinde. Bu farkındalıkla hareket edilmezse, kendi ülkemizde misafir gibi hissetmeye başlayabiliriz.Ve bu, hiçbir döviz gelirinin kapatamayacağı bir kayıptır.