29.04.2025 KILÇIK

FİNALİ KAYBETTİK, UMUDU KAZANDIK!

Vallahi ne yalan söyleyeyim, içim kabardı, gözüm doldu... Bu satırları yazarken hâlâ boğazım düğüm düğüm. Trabzonspor’un U19 evlatları, Avrupa’nın göbeğinde, UEFA Gençlik Ligi’nde finale çıktı ya...

İşte bu başlı başına bir destandır.

Barcelona gibi bir dünya devine karşı oynadılar. Hem de öyle ezile büzüle değil; yiğitçe, mertçe, dimdik...

Belki skor 4-1 oldu ama bizim gönlümüzde siz çoktan şampiyonsunuz çocuklar. Çünkü siz bu ülkenin yüreğini sahaya koydunuz.

Evvelden beri söylenir ya; “Her işin başı emek.” İşte o emek burada gözümüzün önünde büyüdü. Bu çocukların her birinin alnında ter, gözünde ışık vardı. Kimse kusura bakmasın ama bu başarı öyle kolay gelmedi. Arkasında nice fedakârlık var. Antrenöründen malzemecisine, altyapıdaki abilerinden tesislerde gece gündüz uğraşan görevli amcalara kadar herkesin alın teri var bu işte. Hepsine selam olsun, hepsine minnet borcumuz var.

Final oynamak öyle her yiğidin harcı değildir. Hele ki Avrupa’da…

O sahanın havası başka, baskısı başka. Ama Trabzon’un evlatları gösterdi ki yürek olduktan sonra, imkânsız diye bir şey yok. Bu sadece bir futbol müsabakası değil, bu memleketin çocuklarının neler başarabileceğinin, nasıl yükselebileceğinin ispatıdır.

Bir de şu var ki…

Türkiye’nin dört bir köşesinde dev ekranlar kuruldu, meydanlar doldu taştı. Yediden yetmişe herkes bu maçı izledi. Kimisi dua etti, kimisi gözyaşı döktü. Nyon’a giden binlerce gönül insanı da orada evlatlarımızı yalnız bırakmadı. O meydanlarda sadece Trabzon’un değil, Türkiye’nin yüreği çarptı.

Trabzonspor, sen ne güzel bir ocaksın. Bu çocuklar senin harmanından çıktı. Sen ki, dağ gibi gururlar yetiştirdin yine. Bu final, geleceğe bırakılan en kıymetli mirastır. Belki bugün kupayı alamadık ama bu ülkenin çocuklarına bir hayal, bir umut, bir cesaret verdik. Bu her şeyden kıymetlidir.

Velhasıl kelam,
Bu yol uzun bir yoldur…
Ama biz bu yolu yürürüz evelallah.
Yeter ki böyle yürekli evlatlar olsun arkamızda.

Allah sizden razı olsun çocuklar. Alnınızdan öperim.

***

BEDAVA SEYAHAT CAZİBESİ VE SAMİMİYET SINAVI

İsviçre’nin Nyon kentinde oynanan o gençlerin yürek koyduğu final maçı, sadece saha içinde değil, saha dışında da çok şeyi gösterdi aslında. Trabzonspor yönetimi, sağ olsun, bir özel uçak kaldırdı. Altyapı takımı için…

Güzel bir jest gibi duruyor ilk bakışta. Amma velakin işin rengi uçakta oturanlarla değişti.

Bugüne dek bir kez olsun altyapı maçına gitmemiş, gençlerin adını dahi bilmeyen ne kadar “eşraf” varsa uçağa doluşmuş.

Siyasetçisi, iş adamı, meşhur gazetecisi... Hani derler ya, “nereden baksan tutarsızlık”

Aynı hesap.

Bedava seyahatin cazibesi büyük tabii. Hele bir de işin ucunda İsviçre varsa...

Ama mesele uçakla gitmek değil; mesele, o gençlerin yağmur çamur demeden sahada ter döktüğü günlerde neredeydiniz?

O buz gibi sentetik sahalarda kim vardı onların yanında?

Şimdi çıkıp da “Biz destek oluyoruz” demek kolay.

Lakin destek dediğin, vitrinde değil, arka sokaklarda belli olur. O gençleri gerçek manada tanıyan, peşlerinden giden birkaç gazeteci dostumuzu tenzih ederim.

İlk defa gidenlere sözüm şu: Madem bu maça gittiniz, devamını da getirin!

Devamını getirin ki samimi olduğunuz anlaşılsın!

Bu işler bir defalık hevesle olmaz. Samimiyet bir seferlik değil, daimî olursa anlamlıdır. Altyapıya inmek, toprağa dokunmak, gençleri tanımak yürek ister. Reklam değil, emek ister.

Trabzonspor’un kıymetli gençlerine helal olsun. Onlar asıl kahraman. Lakin etraflarındaki kalabalık, samimi mi, yoksa sadece birer seyirci mi, onu zaman gösterecek.

Yarın bir başka uçak kalkarsa, yine aynı yüzler olur mu bilinmez…

Ama biz buradan yazmaya devam ederiz. Çünkü işimiz, gence omuz vermek, gösterişe değil, gerçeğe ışık tutmak

***

1461 TRABZON GURURUMUZ OLDU!

Hele şükür…

Yürekten, inançla, alın teriyle gelen bi’ şampiyonluk haberi yüreğimizi ısıttı. Nevşehir’de oynanan U14 Türkiye Şampiyonası finallerinde bizim aslan parçaları, 1461 Trabzon FK, aldı kupayı, geldi!

 Hani derler ya, "Bileğinin hakkıyla, alnının akıyla…"

" İşte tam öyle bir zafer bu!”

Taa 79 ilden, 151 takımın katıldığı bu koca şampiyonada, bizim çocuklar hem gönülleri fethetti, hem de zirveyi kaptı. Yarı final, final derken, en sonunda penaltılarda 3-1 yendik TSE Arabayatağı’nı…

Vallahi ne yalan söyleyeyim, izleyenlerin yüreği ağzına geldi ama bizim uşaklar dimdik durdu, yılmadı, korkmadı!

Sahi, ne demiş eskiler?

"Yiğit harmanda belli olur."

İşte bizim yiğitler de top harmanında belli etti kendini. Gençliğin umudu, Trabzon’un gururu oldular. Küçücük yaşta, koca yürekleriyle, bizi öyle bir sevince boğdular ki…

Anlatılmaz, yaşanır!

Bir de İstanbul Bağlarbaşı’nın üçüncülüğü var, Batman Petrol Spor’un azmi var…

Her biri ayrı ayrı alkışı hak etti. Ama gönlümüzün şampiyonu belli: 1461 Trabzon FK!

Kupayı elleriyle kaldıran o minik dev adamların gözündeki ışık…

İşte o, memleketin umudu. Helâl size çocuklar! Yolunuz açık, bahtınız aydın olsun. Bugün U14, yarın A Millî forma inşallah!

Unutmayalım, bu topraklardan hep nice cevherler çıktı. İş bilenin, kılıç kuşananın...

Destan yazmaya devam, 1461 Trabzon!

***

BU CANİLER DERHAL BULUNSUN!

Trabzon’da bir anne kedi ve yavrularının parçalanmış halde bulunması, sadece bir vahşet değil; bu toplumun vicdanını kaybettiğinin göstergesidir. O hayvanların başına ne geldiyse, bir insanın eliyle geldi. Ve bu caniliği yapan kadar, görüp susan, bu olayları "sıradan" sayan herkes en az o kadar suçludur!

Yeter artık! Her geçen gün yeni bir hayvan işkencesiyle karşılaşıyoruz. "Minicik bir can" dediğimiz varlıklar, sokak ortasında vahşice öldürülüyor ama cezalar hâlâ caydırıcı değil. Bu nasıl bir hukuk, bu nasıl bir denetim sistemi? Sokakta yürüyen bir anne kedi bile yavrularıyla güvende değilse, biz neyin medeniyetinden söz ediyoruz?

Hayvanları korumak sadece mama bırakmakla olmaz. Katliam yaşanıyor, cinayet işleniyor ve biz sadece “üzüldük” demekle yetiniyoruz. Hayvanlara bunu yapanların bir gün insana da zarar vereceğini artık herkes biliyor. O halde neden hâlâ bu olayların üstü örtülüyor?

Ben artık sadece üzülmüyorum. Öfkeliyim!

Bu vahşetin faili bulunup en ağır şekilde cezalandırılmadıkça, ne hayvan haklarından ne adaletten bahsedebiliriz. Bu sadece kedilerin değil, bizim de insanlığımızın katledildiği bir olaydır.