26.04.2025 KILÇIK
YERELDEN EVRENSELE: TRABZON MUCİZESİ
Ne para vardı, ne şöhret... Ne de Avrupa’dan ithal yıldızlar… Ama yürek vardı, inanç vardı, alın teriyle yazılan koca bir hikâye vardı! Trabzonspor’un U19 takımı, UEFA Gençlik Ligi’nde öyle bir başarıya imza attı ki, tüm Türkiye'nin yüreği kabardı, gözleri doldu, boğazı düğümlendi.
Colovray’da oynanan yarı final maçında Salzburg’u 2-1 yenen bu genç aslanlar, adını Avrupa’nın en büyük altyapı takımlarının arasına yazdırdı. Ama mesele sadece finale çıkmak değildi... Mesele bu takımın kadrosunda yer alan oyuncuların hepsinin Trabzon doğumlu olmasıydı. Aynı sokaklarda büyümüş, aynı sahada ter atmış, aynı hayallerin peşinden koşmuş çocukların birlikte yazdığı tertemiz bir başarı öyküsüydü bu.
Bu başarı öyle dışardan gelenlerin, kiralıkların, milyon euroluk transferlerin değil; mahallesinden, sokağından, okulundan tanıdığın çocukların zaferidir. Belki senin yeğenin, belki sınıf arkadaşın, belki komşunun oğlu... Bu yüzden işte, bu galibiyet başka!
Her biri kendi topuyla, kendi emeğiyle, kendi düşleriyle bu noktaya geldi. Gittiler Avrupa’nın dev kulüplerini bir bir geçtiler. E peki nasıl? Yürekle, birlikle, inatla... Karadeniz gibi hırçın ama içten geldiler, çıktılar Avrupa sahnesine, kimseye eyvallah demediler.
Bunca yıldır altyapıya kulak tıkayanlara, gençlere güvenmeyenlere, “bizden futbolcu çıkmaz” diyenlere inat; Trabzonspor dedi ki:
“İşte bakın, sadece kendi çocuklarımızla bu iş olur!”
Bu sadece bir galibiyet değil, Türk futbolunun dümenini çevirecek bir yol haritasıdır. Yeter ki kulüpler gençlerine inansın. Yeter ki o çocuklara forma versin, sabır göstersin, sahip çıksın. Bu gençler hem top oynar, hem karakter gösterir, hem de bayrağı Avrupa’da dalgalandırır. Hem de ne gururla!
Maç bitti, sosyal medya yıkıldı. Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi... Herkes tek yürek oldu. Herkes dedi ki: “Bu çocuklar bizim, bu başarı hepimizin!”
Gurbetten, köyden, şehirden, yurdun dört bir yanından destek mesajları yağdı. Hani derler ya, “futbol milleti birleştirir” diye... İşte onun canlı kanıtı oldu bu U19 takımı.
Şimdi gözler 28 Nisan’da. Rakip, dünya devi Barcelona. Ama unutmayın, bu çocuklar Salzburg’u geçti, Avrupa’nın en sağlam altyapılarını alt etti. Şimdi sırada rüyanın son perdesi var. Belki yıldızları yok, ama yürekleri yıldız gibi parlıyor.
Ve kim bilir… Belki de o gün, Trabzon’un evlatları, Avrupa’nın en büyüğüne karşı sahaya çıkıp, bir Anadolu masalını zirveye taşıyacak.
Trabzonspor U19 takımı, sadece bir futbol takımı değil… Onlar bu ülkenin umudu, gençliğin gururu, alın terinin zaferidir.
Bu çocuklar bize bir şey gösterdi:
İnanç varsa, imkânsız diye bir şey yoktur.
Helal olsun size çocuklar! Ne mutlu sizinle aynı bayrağın altında olmak...
***
BAŞARININ ARKASINDAKİ SESSİZ ADAM!
Trabzonspor U19 Takımı UEFA Gençlik Ligi’nde finale çıktı. Bu, sadece sahadaki yetenekli çocukların değil, perde arkasında büyük emek veren insanların da başarısı. İşte bu isimlerden biri de belki de en önemlisi: Ali Beyazlı.
Ali Beyazlı'nın ismini çoğu kişi çok duymaz. Çünkü o zaten ön planda olmayı seven biri değil. Ama işin özünde, bu gençlerin Avrupa’da tarih yazmasında onun emeği çok büyük. Kulüpte altyapıdan sorumlu yönetici olarak görev yapıyor ama yaptığı iş sadece yöneticilik değil. Çocukların ağabeyi gibi… Dertleriyle dertlenen, sıkıntılarını çözen, başarılarıyla gururlanan biri.
Bugün U19 takımı bu kadar uyumlu, birbirine bağlı ve özgüvenli bir şekilde sahaya çıkabiliyorsa, bunda Ali Bey'in günlük emeği var. Antrenmanda da var, soyunma odasında da. Okul sorunları, aile meseleleri, motivasyon eksikliği… Ne varsa elini taşın altına koymaktan hiç çekinmemiş. Bir yandan da maddi-manevi her konuda destek olmuş.
Babası Mustafa Beyazlı gibi o da yıllardır Trabzon’a hizmet eden bir aileden geliyor. Ama o, bu işi sadece soyadıyla değil, kişiliğiyle yapıyor. Ne gösteriş peşinde koşuyor, ne de yaptığı işleri reklama döküyor. Kendi halinde, ama işini bilen, gençlere değer veren bir adam.
Ali Beyazlı, büyük konuşmadan büyük işler yapanlardan. Trabzonspor altyapısında sessizce bir sistem kurdu. Bugün meyvesi alınıyor. Kimseye kendini anlatmaya çalışmadı ama bu başarı konuşulurken adının anılması şart. Çünkü gerçekten hakkı var.
U19 takımımız Avrupa’da final oynayacaksa, bu sadece sahadaki 11 kişiyle olmadı. Onlara inanan, arka planda her gün yanlarında olan, aile ortamı kuran birinin desteğiyle oldu. O kişi de Ali Beyazlı.
***
TARAFTARLARIN TAVRI ÇOK ÇİRKİNDİ!
Trabzonspor’un UEFA Gençlik Ligi’nde finale kalması hepimizin göğsünü kabarttı, helal olsun çocuklara. Böyle bir başarı kolay gelmiyor. Ama işte tam da böyle gurur verici bir günün ardından yaşananlar, açık söyleyeyim, tadımızı kaçırdı. Taraftarın Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’na gösterdiği tavır, ne kadar öfkeli olursak olalım, ne yazık ki doğru bir tavır değildi.
Bakın, kimse eleştirilemez değil. Federasyon başkanı da hata yapar, kulüp başkanı da. Ki; Hacıosmanoğlu'nun yetersiz olduğunun, TFF'yi iyi yönetemediğini en çok dillendirende bizleriz. Fakat yurt dışında yapılanı kabul etmiyoruz! Taraftar dediğin, yanlış gördüğüne ses çıkarır, itiraz eder, eleştirir. Buna kimse bir şey diyemez. Ama eleştiriyle hakaretin, tepkiyle saygısızlığın arasındaki çizgiyi de iyi bilmek lazım. Özellikle bu iş yurtdışında, herkesin gözünün önünde oluyorsa, o çizgi daha da önemli hale gelir.
Şimdi kendi kendimize soralım: Biz oraya sadece Trabzonspor'u desteklemeye mi gittik, yoksa Türkiye'yi mi temsil ettik? Bu sorunun cevabı çok net. O statta olan herkes, ay-yıldızlı bayrağın gölgesindeydi. Hacıosmanoğlu'nu seversin, sevmezsin, eleştirirsin, hatta içinden çok daha fazlasını söylersin ama orada, herkesin önünde ülkenin futbolunun tepesindeki adama böyle davranmak... Kusura bakmayın ama bu işin raconuna ters.
Bir Trabzonsporlu olarak, hele ki kendi şehrimizin insanına bu kadar sert çıkmak, dışarıdan bakıldığında ne bizi iyi gösterir, ne de Türk futbolunu. Hani derler ya, “kol kırılır yen içinde kalır” işte tam da bu. Bizim iç meselemiz, bizim tartışmamız ama bunu öyle bir yerde, öyle bir şekilde yaparsan, iş başka bir boyuta taşınır.
Derdin varsa anlat, tepkin varsa dile getir ama usulüne göre. Çünkü mesele sadece bir adama değil, tüm ülkenin futboluna saygı meselesi. Eleştiri haktır ama hakkını da, haddini de bilerek yapmak gerek.
***
İYİ PARTİ TEŞKİLATI SINIFTA KALDI
Müsavat Dervişoğlu’nun Trabzon’da yaptığı etkinlik, aslında İYİ Parti için önemli bir fırsattı. Adam, Karadeniz’e gidip hem bölgedeki gücünü göstermek hem de partinin büyüdüğünü halka anlatmak istedi. Bu, partinin durumu için güzel bir hareket aslında. Yani İYİ Parti, gerçekten sahada büyüyen, etkisi artan bir parti. Dervişoğlu da, bunu Trabzon’daki halkla buluşarak vurgulamak istedi ki, aslında bu tür buluşmalar çok önemli. Çünkü büyümek demek, sadece "ben büyüdüm" demekle olmuyor; bunu halkın içinde gösteriyorsun, hissettiriyorsun.
Ama bak, burada bir sorun var: Trabzon’daki etkinlik, bu kadar önemli bir fırsata rağmen biraz zayıf kaldı. Şimdi, tamam İYİ Parti Karadeniz’de güçleniyor, ama o güç gösterisi doğru şekilde yapılmadı. Ne bileyim, büyük bir salonda, geniş bir katılım ve coşkulu bir atmosfer yaratmak, partiyi daha da yükseltebilirdi. Böyle küçük bir salona 150-200 kişiyle yapılan bir toplantı, partinin büyüdüğü algısını pek oluşturmaz. Eğer gerçekten büyüyen bir partiysen, bunu görsel olarak da göstereceksin. Mesela büyük bir miting yapamasan bile, salonun genişliği, atmosferi, katılımın heyecanı, bunlar bile önemli.
Şimdi bu organizasyonun zayıf kaldığı noktalara gelirsek, açıkçası İYİ Parti Trabzon teşkilatını biraz eleştirmemiz lazım. Yani, Trabzon gibi Karadeniz’in önemli şehirlerinden birinde böyle küçük bir etkinlik yapılıyor, bu bana pek doğru gelmedi. Müsavat Dervişoğlu’nun orada yaptığı konuşmanın gücü ve etkisi büyük olabilir, ama o etkinliğin ortamı, coşkusu, kalabalığı gerçekten çok daha güçlü olmalıydı. İnsanlar gelmeden önce, teşkilatın bir organizasyon becerisini ve katılımı tahmin edebilmesi lazım. Burada bir eksiklik var gibi duruyor.